Pazar

Tarantino Çetesi



            Yanlış anlaşılmalara mahal vermeden baştan belirteyim ki filmi beğendim. Özellile başını ve sonunu (garip bir cümle oldu farkındayım). Sağlam bir western girişiyle başlıyor film, bir yerlerden Clint Eastwood fırlasa şaşırmayacaktım, o derece. Ennio Berricone' nin enfes müziği eşliğinde Tarantino' ya saygılarımı gönderdim. Kısacası ilk bölüme hayran kaldım.

            Ardından bizim Baterds' ları tanıyoruz. Ama sanki biraz az tanıyoruz. Tarantino yine muhteşem karakterler yaratmış ama bazılarını anlatmakta sanki biraz cimri davranmış bu sefer. Jew Bear, Apachi Aldo, Hugo Stiglitz, Shosanna Dreyfus, Hans Landa gibi harkulade karakterler yaratmış fakat Hans Landa (filmin yıldızı zaten kendisi) ve ayrıca Hugo Stiglitz karakteri haricinde diğerlerine çok az yer vermiş, anlatımda eksiklik olmuş sanki. Diğer elemanları çok aradı gözler. Tabi ki bu eleştirinin nedeni yönetmenin Quentin Tarantino olması, yoksa yeni yetme bir eleman çekseydi bu filmi bu konulara hiç girmez, helal lan kerataya derdim. Ama ne bileyim diğer filmlerine bakınca biraz bu konuda zayıf kalmış. Pulp Fiction' ı zaten es geçersek, film Kill Bill' e oranla, hatta Reservoir Dogs' a göre karakter bakımından çok daha yavan geldi. Yani özellikle Kill Bill' deki karakterleri dibine kadar tanımıştık ama burda Brad Pitt' i bile kaç dakika gördük ki ekranda? Tamam sorun fazla veya az görmek değil sadece daha ayrıntılı anlatsaymış keşke diyorum. Çünkü yine hepsi çok sağlam karakterlerdi.

            Bir de Jan' ın dikkatimi çektiği bir diğer konu, Tarantino filmlerinde hep bir veya bir kaç obje gözümüzün içine sokuluyordu örneğin Pulp Fiction' da sarı ışıklar saçan siyah çanta, Kill Bill' de katana, Death Proof' da ki araba, Reservoir Dogs' da elemanların takım elbiseleri ve gözlükleri vs. vs. Inglourious Basterds' da ise beysbol sopası göz önüne çıkarılmaya çalışılmış ama yeterli etkiyi bırakmamış. Yani ne filmden çıktıktan sonra ne de şu anda aklımda yer eden bir şey yok.

            Film son bölümünde işte tamamen Tarantino havasına büründü. Çekimler, replikler her şey ben Tarantino filmiyim diye bağırmaya başladı ve ben yine hayranlıkla izledim.

            Unutmadan "Taverna" sahnesi de inanılmaz gergin ve aynı oranda güzeldi, gerim gerim gerildim ama Hugo' benden çok daha fazla gerildi. Çatışma sahnesi de bir anda olup bitti, belki de en hızlı çatışma sahnelerinden biri oldu. Ben yine çok eğlendim ayrı konu.


            Sonuç olarak filmi Tarantino' nun kendi sinemagrofisinde değerlendirmek gerekirse ki bence gerekir; bu durumda sıralamam şudur;

            1. Pulp Fiction ( Bu değişmez, daha iyisini çekemez! )
            2. Kill Bill ( İkisi de çocuğum gibi ayıramıyorum )
            3. Reservoir Dogs
            4. Inglourious Basterds
            5. Death Proof
            6. Jackie Brown ( Bu filmi niye çekti anlamış değilim )


Not: Bu yazı feci uykulu yazılmıştır. Yanlışlıklardan sorumluluk kabul etmiyorum, en fazla fırça yerim daha önce de yemiştim...

1 yorum:

yirmi3 dedi ki...

Tarantinonun kanlı ölüm sahnelerini yani ölüleri sevdiğini biliyorduk. Aynı şekilde ayak fetişisti olduğunu da biliyorduk. Ancak bu ikisini Bridget von Hammersmark'ın Hans Landa tarafından boğulduğu sahnede birleştirilmesi biraz korkuttu beni. Zihnim de "ölü sevici tarantino" yaftasını yapıştırdı direk. Sanki sevişmenin son aşamasına gelen kadının orgazm çıklıklarıyla beraber debelenen ayakları gibiydi; adam üstte kadın altta..

Hammersmark'ın hareketsizleşen ayaklarına benzer ama zıt nitelikte ki bir sahne de Kill Bill'de The Bride'nin hastaneden çıkıp Pussy Wagon'a bindiği sahnede vardı. Ancak orda The Bride hareketsiz ayaklarını hareketlendiriyordu..

http://www.youtube.com/watch?v=GCC1fT6-hqI